1) Sahip olduğumuz en az 3 katrilyon dolarlık servetimizin elimizden gitmemesi için bu referanduma hayır demeliyiz.
Çünkü; Akp iktidarı 2004 yılında çıkardığı 5177 sayılı kanunla yabancıların çıkardığı madenden devlet payını % 2’ye düşürdü. O günden bu ana kadar 350 yabancı maden firması topraklarımızın % 23.5 ne karşılık gelen arazileri ele geçirdi ve yılda 100 milyarlarca dolarlık madenimizi gemilere yükleyip yurt dışına çıkarıyorlar.
Bu yabancı firmalarla bu iktidarın ortaklıkları da mevcut,örneğin İsrail devletini kurduran Rothschilld ailesi ile Başbakanın damadının Genel Müdür olduğu Çalık Grubu Anatolia Minerals firmasında % 50 şer ortaklar bu firma 4 milyon dönüm arazi kapatmış durumda.
Mesela ABD’den mezardakileri bile oy vermeye çağıran Fethullah Gülene yakınlığı ile bilinen Koza Grubu 6 milyon dönüm arazi ve 500 ruhsatla bu işin en önünde.Şimdi burası son derece önemli önce Anayasa Mahkemesi 15.01.2009 da Çed raporu alma işini Bakanlar Kuruluna veren 5177 sayılıI kanundaki maddeyi iptal etti bunun manası Koza Altın ve Anatolia Minerals ve diğer maden firmaları birçok ruhsatı çevre katliamı olmasına rağmen Bakanlar Kurulundan almışlardı şimdi bu ruhsatların tamamının iptal edilmesi lazım.
Yine hemen bu karardan sonra 10.02.2009 da Danıştay 5177 sayılı kanuna dayalı olarak çıkarılan maden faaliyetleri izin yönetmeliğini tamamen durdurdu. Bunun manası bütün yabancı maden firmalarının ruhsatları geçersiz olmasıdır. Ancak hükümet bunu uygulamıyor. Şimdi bu referandumla birlikte evet çıkarsa Danıştay’ın yerindelik ilkesine dayanarak verdiği bu karar iptal edilecek maden satışlarının önü açılacak. Yani Danıştay’ın devre dışı kalması ve Anayasa Mahkemesinin kendi seçtikleri adamlardan oluşturulmasının bir sebebi de bu talanın önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
2) Ülkemizin Cumhuriyetle özdeş kurumların bedavaya bu iktidarın yandaşlarına peşkeş çekilmesine dur demek için bu referanduma hayır demeliyiz. Çünkü; bu iktidar döneminde Cumhuriyetle özdeş birçok kurumumuz nerede ise bedava fiyata bu iktidarın yandaşlarına satılmak istendi ancak Anayasa Mahkemesi ve Danıştay bunlara dur dedi örneğin Eti Alüminyum kasasındaki nakit para,stoklarındaki hazır hammadde,dünyanın sayılı entegre fabrikası, 7 adet boksit maden sahası, Antalya Gümrük Müdürlüğü, Oymapınar hidroelektrik santrali ile birlikte değerinin % 1’ine Rizeli Başbakanın yakın dostu Cengiz İnşaata satıldı.
Ancak Danıştay bu yağmayı durdurdu. Yine İskenderun ve İzmir limanın 80 milyon dolarlık komik rakamlara satışını da Danıştay durdurdu. Yine İgdaş A.Ş.’nin satışında İstanbul belediye başkanı Kadir Topbaş’ı tek yetkili kılan uygulama da Danıştay tarafından iptal edildi. Yine imarı arttırılarak İzmir Alsancak’ta Türkiye’nin en değerli yerlerinden olan Tekel’e ait 30 dönümlük arazi 14 milyon 750 bin TL’ye satıldı .
Danıştay bunu durdurdu Gürel Grubu temsilen Noyan Gürel bey bundan üzüntülerini bildirdi. Bunun gibi yüzlerce satışı Danıştay durdurdu. Şimdi bu engeller kaldırılıp milletin zenginlikleri birkaç global şirkete ve onların yerli taşeronlarına peşkeş çekilmek isteniyor. Buna dur demek için hayır demeliyiz.
3) İşçilerimizin haklarını korumak Akp’nin onları kapının önüne koymasını engellemek için bu referanduma hayır demeliyiz.Çünkü; bu iktidar 4-C’yi getirdi yani sözleşmeli işçi çalıştırılabilir ve istenildiği zaman sözleşmesi fesh edilebilir ve kıdem tazminatı ödenmez. Bunun manası kullan kullan at demektir. Akp’nin söz konusu global firmalar olduğunda özelleştirme olduğunda kendi insanına biçtiği konum alınıp satılan bir köle rolüdür.
Danıştay böyle bir uygulamanın Anayasanın en temel ilkesi olan insan hakları ve özgürlüklere aykırı olduğu gerekçesiyle yani Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine itirazda bulundu. Anayasa Mahkemesi de Mayıs ayı sonunda bunu esastan inceleme kararı verdi .yeni dönemde muhtemelen bunu iptal edecek tabi eğer bu Anayasa kadroları hükümetin seçtiği ekipler olmazsa. Bu yüzden Türk işçisini köle yapmak istemiyorsak bu referanduma hayır dememiz lazım
4) Memurlarımızın ezilmesine üç kuruşa muhtaç ve banka kapısında dilenci hale gelmesine dur demek istiyorsak bu referanduma hayır demeliyiz.
Çünkü; bu referandumla birlikte Anayasanın 53.ve 128. Maddeleri değiştirilerek kamu görevlileri hakem kurulu kuruluyor. bu kurulu hükümet seçiyor ve memurla hükümet uzlaşamadığında yapılacak zammı bu kurul belirliyor bu kurulun belirlediği zam oranı yargıya götürülüp itiraz edilemiyor.
Bu arada memurlara grev hakkı tanınmıyor. Bunun manası memura ne kadar zam yapılacağına hükümetin seçtiği ekip karar veriyor. Peki hükümetin memura yıllık önerdiği zam oranı nedir? 2010 yılı için yıllık % 2+% 2 yani % 4 önermiş sonuçta % 5’te anlaşılmış. Memurun en temel ihtiyacı kiraya, elektriğe, eğitim, sağlık harcamalarına, ulaşıma, gıdaya yıllık % 20-30 zam geliyor ama Akp hükümeti memura % 4 zammı layık görüyor böylece bütün memurlar en temel ihtiyaçları için bile banka kredisi almak zorunda kaldı.
Bugün 140 milyar TL’yi aşan tüketici kredilerinin ciddi bir kısmı memurlar üzerinde çünkü maaşını kefil göstererek memurlar hemen kredi alabiliyor. İşçiyi 4-C ile köle yapan Akp, memuru da Akp,zam,banka üçgeninde köle haline getiriyor işte buna dur demek için bu referanduma hayır demek zorundayız.
5) Halkımızın Akp döneminde zamlar altında inim inim inlemesine dur demek için bu referanduma hayır demeliyiz.
Çünkü; birçok haksız zam uygulaması Danıştay tarafından iptal edildi örneğin Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin yaptığı Metrobüs zamları. Enflasyon % 5 denirken % 40’lık böyle zamlar fakir fukaranın ezilmesinden başka bir şey değildir.
Danıştay bunu durdurdu.Buna Tayyip Erdoğan’ın cevabı ise; madem öyle parti kur karşımıza geç, gel belediyeyi sen idare et. Yani fakiri savundun mu? zulüm düzeyinde zamma dur dedin mi? Başbakanın bir anda hasmı oluveriyorsun. Yine Telekom zamları kredi kartı aidatları ve benzeri birçok şey Danıştay tarafından durduruldu . Şimdi bütün bunlara dur demek için referanduma hayır demeliyiz
6) Ülkemizin en kıymetli yerlerinin başta Başbakanın sözde one minute dediği israil’e ve diğer yabancı ülkelere verilmesine dur demek istiyorsak bu referanduma hayır demeliyiz.
Çünkü; Suriye sınırımızda Kıbrıs’ın 3 katı büyüklükte mayınlı bir arazi var Akp öncesinde bu mayınların temizlenmesi için 25 milyon dolar değer biçilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin bunu yapmasına karar verilmiş ayrıca bu işi yapabilecek yerli firmalarda mevcut . Ancak Akp iktidarı bu arazileri para karşılığı temizletmek yerine 44 yıllığına bu mayını temizleyecek olan israilli firmalara verecek bir düzenleme ile ihaleye gidiyor.
Neden mayın temizleyene burasını veriyorsunun cevabını Akp veremiyor. Pelikan şirketler Grubu ki mayın temizleme sertifikaları da var diyor ki bu arazinin altında 4 trilyon dolarlık petrol var sonuçta 23 temmuz 2009’da Anayasa Mahkemesi bu talanı durduruyor. Hatırlarsanız israil devleti de böyle kurulmuştu.
Önce toprak’lar satın alınmış sonrada devlet kurulmuştu. Bu toprakların İsrail’in arzı mev-ud alanına girdiği eleştirisi Başbakana yapılınca Düzce konuımasında verdiği cevap enteresandır. Paranın dini ırkı milliyeti olmaz. Dün Adbülhamit’in Filistin topraklarını satmamasına da aynı eleştiriyi getirmişlerdi. Yine Yahudi devletini kuran Rothschild ailesi kendisine üst olarak eski Galata Bankerlerinin merkezi Karaköy’ü seçer ve onlar adına Ofer ailesi 2040 yılından sonra parası ödenmek üzere ihalesiz Galataportu alır, ancak Danıştay bunu durdurur.
Yine bu aile Tüpraş’ın %14.76’sını, Kuşadası limanı gibi bazı limanları aldı ve imar mevzuatında değişiklik yaptırdı. Bütün bunlar ise Danıştay tarafından durduruldu. Yine Akp hükümeti köylünün elindeki meraları alırken hazine arazilerini dilediği yabancıya tahsis etme düzenlemesi yaptı. Danıştay 4 Mayıs 2005 te bunu da durdurdu. işte bu ve benzeri satışlara dur demek için hayır demeliyiz.
7) insanımızın en temel hakkı olan sağlıklı yaşam hakkının elinden alınarak, paran kadar yaşarsın konumuna itilmesine dur demek için bu referanduma hayır demeliyiz.
Çünkü; sağlıkla ilgili öyle düzenlemeler yaptılar ki bunların hiçbiri halkın yararına olmadı. En son tam gün yasası ile son noktayı koydular. Birde sanki tam gün yasasını millet için çıkarmışlar gibi propaganda yapıyorlar. şimdi sağlıkta yapılanları şöyle bir hatırlayalım. Eskiden SGK’lı olanlara sağlık hizmeti tamamı ile bedava idi.
Önce bu ücreti devlet hastanelerinde 3 TL’ye çıkardılar. 23 Nisan 2009’da Danıştay bunu iptal etti. Sen misin iptal eden, 1 Ekim 2009’da başka bir düzenleme ile Devlet Hastaneleri’nde 8 TL Özel Hastanelerde 15 TL ye bu rakamı çıkardılar. Halen de bu rakamlar geçerli. Bu para sadece ayakta tedavi için, eğer yatarak tedavi olunursa rakamlar çok yüksek boyuta geliyor. Akp yandaşları için bu para bir şey ifade etmeyebilir.
Ancak birçok vatandaşımız için 8 TL çok büyük bir rakam hele aynı anda birden çok hastalığı varsa gittiği her doktor için 8 TL ödeyecek. ilaç almaya gelince ilacına göre % 20 düzeyinde ilacın parasını ödemek zorundasınız. Bunu ödeyecek kaç kişi var? Ya ödeyemeyenler ne yapacak. Bütün bu düzenlemelerle halkımız özel sağlık firmalarının kapısına itildi dünyanın en büyük global şirketleri ülkemize geldiler son yıllarda çok büyük müşteri kazandılar.
Sonra bu iktidar eczanelerle kavga etti. Arkasından Başbakan marketlerde ilaç satılacak dedi. Bunu millet için mi söyledi ? 17 milyar dolarlık ilaç pazarı için Cüneyt Zapsu drugstore’ları getirdi. ABD ‘de ilaç buralarda satılıyor. Aynısını ülkemize uygulayarak bu kazancı kendilerine akıtmak istediler. Ama Danıştay bunu da durdurdu. şimdi gelelim bu tam gün yasasına. Sözde doktorların hastane dışında muayenehane açmasına yasak getiriliyormuş.
işin aslı bambaşka önce şu anki duruma bakalım şu anda doktorlar, doçentler, profesörler gündüzleri üniversite hastanelerinde mesela Çapa, Hacettepe, Cerrahpaşa’da halka ,fakir fukaraya hizmet ediyorlar. Parası olan ise dışarıda aynı hizmeti biraz daha lüks şartlarda alıyor. Bu arada bu iktidara yakın çeşitli grupların açtığı vakıf üniversitelerine ait hastaneler var. Bunlar sinek avlıyor hem öğrenci hem de hasta bulmakta zorlanıyorlar. Kimse Çapa’da kariyer yapmak varken bunlara gitmez.
Tabi kaliteli hoca olmayınca gelen hastadan iyi para almakta zor. Hükümetin ısrarla çıkartmaya çalıştığı bu tam gün yasası kamu kurumları ve üniversite hastaneleri için geçerli. Ama vakıf üniversitelerindeki doktorlar için geçerli değil. Bunun manası iyi hocalar devlet hastanelerinden bunların vakıf üniversitelerine geçmek zorunda kalacak. Dolayısı ile daha önce bedava ameliyat olduğumuz doktorlara şimdi bunların hastane ve vakıf üniversitelerinde 40-50 bin TL ödeyerek ameliyat olacağız.
Geriye büyük özel hastaneler ve vakıf hastaneleri kalacak. Millette parası kadar tedavi olacak. işte bu gerekçelerle Danıştay tam gün yasasını durdurdu. ıimdi Başbakan sinirinden Danıştay’a hücum ediyor. Bütün bu gerçekleri örtbas etmek istiyor bu arada merak ederek soruyorum Türkiye’nin en büyük özel hastanelerden birisinin gizli sahibi kimi
8) Köylüyü bu iktidara ezdirmemek için bu referanduma hayır demeliyiz.
Çünkü; AB sürecinde köylü nüfusunu 10 milyon azaltacağı sözünü veren Akp iktidarı uyguladığı tarım ve hayvancılık politikaları ile bu hedefi gerçekleştirmek üzeredir. Hayvancılık bitmiş ithalatın kapısı sonuna kadar açılmıştır.
Tarımda kendi kendine yeten ülke konumundan ithalatçı ülke konumuna gelinmiş yapılan ithalatlarda da gümrükler indirilerek mesela Maliye Bakanı Unakıtan’ın oğullarında olduğu gibi bu iktidar mensuplarına ciddi rantlar sağlanmıştır.Bu arada bu uygulamalar olurken önlerine bazı engeller çıkmıştır.
Mesela Danıştay bu yıl içerisinde şeker fabrikalarının satışını durdurmuştur. Her şeker fabrikası kendi yöresinde yüz binler düzeyinde köylüye ekmek kapısı olmakta ve ekonomiye ciddi katkılar sağlamaktadır. Mesela Konya şeker ve Kayseri şeker en büyük 100 sanayi kuruluşu arasında yer almaktadır. Yine kıymetli tarım çiftliklerinin satışı da Danıştay tarafından durduruldu. Atatürk Tarım işletmesi ve Dalaman Tarım işletmesi örneğinde olduğu gibi. yine GDO’ lu yani genetiği değiştirilmiş ürünlerin ithalini 26 Ekim 2009’da Danıştay durdurdu.
Ancak hükümet ısrarla AB’de bile birçok yönüyle yasaklanan sonuçta sağlığa nasıl zararı olacağı bilinmeyen bu ürünleri Türk halkına yedirmek istemektedir. Elbette kazanan üç beş global şirket olacaktır. Yine 7 Temmuz 2006’da at ve domuz eti serbest kalmış Türk Gıda Kodeksine alınmıştır. şimdi de et ithalatı ile ilgili gümrükler aşağı çekilerek her türlü domuz eti, at eti ve Gdo’lu yemle beslenmiş besi hayvalarının ithalatının önü açıldı.
Geçen ay kırmızı et üreticileri Danıştay’a bunu durdursun diye başvurdular. Hükümet bu hayvanların ithalatının önünün tıkanmaması için Danıştay’ı devre dışı bırakmak istiyor. işte bütün bunlara dur demek için hayır demeliyiz
9) Türk milletinin akaidine örfüne birlik ve beraberliğine sahip çıkmak ve Türk milletini ABD’nin zulmüne ortak etmemek için, bu iktidarın kendisini sınırsız yetkilerle donatıp bu milleti ABD idealleri doğrultusunda yönlendirmesine dur demek için bu referanduma hayır demeliyiz.
Çünkü: Akp iktidarı döneminde maalesef hem Irak ‘ta hem de Afganistan’da Türk milleti ABD zulmüne eşit şartlarda ortak edilmiştir. Meclis onayı olmadığı halde ABD askerleri ve silahları Kuzey Irak’a bizim Güney Doğu topraklarımızdan sevk edilmiş, incirlikten 102 bin defa kalkan ABD uçakları Irak’ı bombalayarak savaşın kaderi ABD lehine değiştirilmiştir.
Milyonlarca masum insan öldürülmüş bacılarımızın namusu kirletilmiştir. Aynı dönemde sayın Başbakan kahraman ABD askerlerinin kazasız belasız ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum demiştir. Dubai’de yapılan anlaşmada Başbakan imzası ile “Turkey is cooperating with U.S. in Iraq”denmektedir. Yani Türkiye Irak’ta ABD ile ortaktır denmektedir. Yine Türk askeri Afganistan’da hem ABD askerlerini eğitmekte hem de bizatihi devriyeye çıkmaktadır.
Geçmişte minareler süngü diyen Başbakan 12 Eylülle özdeş Yök’e bu Anayasa değişikliği ile dokunmamakta. Ama aynı Başbakan canlı yayınlarda ya Allah Bismillah diyerek kilise açarken kendi babasının zamanında kapısında nöbet tuttuğu Kasımpaşadaki Kuran kursunu yıktırmaktadır. Türk milletini açılım adı altında bölünme noktasına getiren zulme ve vahşete ortak eden en temel değerlerinin altını oyan bu iktidara artık dur demenin zamanı gelmiştir. Bugün Akp iktidarının yargı ile verdiği mücadele bu milllet adına değil ABD, İsrail global şirketler ve kendi cepleri için verilen bir mücadeledir.
Dolayısı ile bu mücadele Akp üzerinden global güçlerin Türk milletine karşı verdikleri mücadeledir her Türk vatandaşına düşen vazifede bunlara inancına ve kimliğine uygun cevabı verecektir
Selim KOTİL